Kayseri`nin kervansarayları Anadolu, müslüman ve Hristiyan kavimler arasında bir köprü vazifesi görüyordu. Anadolu'nun ve özellikle Kayseri'nin stratejik konumu, bu bölgenin uluslararası bir pazar olmasını da beraberinde getirdi. Ticari hayatın gelişimine önemli katkılar sağlayan kervanların belli mesafeler arsında konaklamaları amacıyla genelde sultanlar veya vezirler tarafından yaptırılan kervansaray ve hanlar zamanla sayıca arttı. Zengin vakıflar kurularak amaçlarına uygun olarak işleyişleri desteklenen kervansaraylar içinde bazıları o kadar büyüktü ki, içlerinde hastane (bimaristan) ve eczane (eledviye) dahi bulunuyordu. Daha 12. yüzyılda İstanbul-Konya-Tebriz arasında bir ticaret yolu güvenle işliyor, devlet ticarette büyük önem taşıyan kervan kafilelerinin başına "kervansalar" ismiyle bir idareci ve muhafız kıtası tayin ederek ticari hareketin emniyetini sağlıyordu. Her menzilde birbiri arasındaki mesafelere göre inşa edilen kervansaraylarda yolcular hayvanları ile beraber kalıyor, yemek yiyor, içlerinde hasta olanlar tedavi oluyor ve hatta fakir yolculara ayakkabı bile veriliyordu. Genelde sultanlar, sultanların zevceleri, kızları ve vezirler tarafından yaptırıldığı görülen ve zengin vakıfları bulunan kervansaraylarda zengin, fakir, köle, müslüman farkı yapılmadan muamele yapılması temel prensipti. Han ve kervansaraylar etrafında kurulan pazarlar da ticaretin gelişmesine katkıda bulunuyordu. Kayseri çevresinde bilinen han ve kervansaraylar: İspile Hanı, Mengücek Hanı, Sarı Han, Karatay Kervansarayı, Sultan Hanı, İncesu Kervansarayı (Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Kervansarayı), Erkilet Hanı, Cevizli Hanı, Yörük Han, Tepe Han, Yavaş Hanı, Karahisar Hanı ve Kayır Han. Bunlar içinde mimari özellikleri ve süslemeleriyle en dikkat çekici olanlar ise Karatay Kervansarayı ve Sultanhanı Kervansarayı'dır. İncesu'da bulunan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Kervansarayı da son dönemde restore edilerek yok olmaktan kurtulmuştur. Sultanhanı Kervansarayı Kayseri-Sivas karayolunun üzerinde ve Kayseri’ye 47 km uzaklıktadır. Aynı adı taşıyan köyün içindedir. Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat zamanında 1232-1236 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Sultanhanı Kervansarayı tipik Selçuklu kervansaraylarından biridir. Selçuklu kervansarayları aynı plana göre tasarlanmakla beraber aynı zamanda birbirinden farklı görünüme sahiptirler. Bu fark, ek yapılarla veya unsurlarla belirginleşmektedir. Sultanhanı da özellikle ortasındaki köşk mescit ile görünüm olarak diğer kervansaraylardan ayrılmaktadır. Girişi kuzeyden olan Sultanhan’ın taçkapısının her iki yanında, alt kısımları kare, gövdesi yarım daire sütunlardan oluşan kuleler yer alır. Kısmen yıkılmış olsa da Sultanhanı taçkapısı klasik Selçuklu taçkapılarından farksız olmasına karşın bu kulelerin arasında anıtsal bir görünümdedir. Taçkapıdan ustalıkla işlenmiş yıldızlı bir kubbenin örttüğü aralığa geçilir. Bu aralıktan, doğusunda ve batısında yedi kemerli bir revakın çevirdiği dikdörtgen şeklinde bir avluya çıkılır. Avlunun doğu bölümünde aynı zamanda arabalık ve ahır hizmetini görebilen, üstü örtülü, önü açık ve genişliği hanın dış duvarına kadar uzanana  bir revak bulunmaktadır. Batı tarafında ise Avlunun batı tarafında revağın arkasında 4 oda ve kubbeleriyle hamam yer almıştır. Hamama sağdaki revağın kuzeybatı köşesindeki kapıdan girilir. Önce giriş holüne ve soyunma yerine daha sonra kurnalı ve kubbeli yıkanma yerine geçilir. Tabandan ısıtılan hamamın su deposu dikdörtgen planlı ve tonozlu mekanıdır. Hamam bölümüyle aynı sırada ve avlunun batı bölümünde yer alan odalar ise kervansarayın diğer hizmetleri için kullanılmış veya özel misafirleri ağırlamak için kullanılmış olmalıdır.